Hepimizin bildiği gibi, 4 Ekim 2010 günü Macaristan’da başkent Budapeşte’nin 160 km kadar güney-batısında bulunan MAL Macar Alüminyum Üretim ve Ticaret Şirketi’ne ait Ajkai Timfoldgyar tesisinin sıvı atık havuzunu çevreleyen duvarın bir bölümü yıkılmıştır.
Yaklaşık 1 milyon ton zehirli atık çevreye yayılmış ve birçok yerleşim bölgesinde selle birlikte büyük bir çevre felaketine neden olmuştur. Hatta atık havuzunun zayıflayan kuzeyi duvarının da yıkılma tehlikesi vardır ve zehirli atığın miktarı toplamda 1,5 milyon tona ulaşması olasılığı gündemdedir.
Avrupa’nın ortasında şimdiye dek 7 kişinin ölümüne, yüzlerce kişinin yaralanmasına, çevrede bulunan hayvanların ve bitkilerin telefine neden olan bu atığın en önemli sonucu, tam bir ekolojik yıkım olarak onlarca yıl etkilerinin devam edecek olmasıdır.
"Kızıl çamur" diye adlandırılan zehirli sıvı atık, alüminyum üretiminde kullanılan boksitin rafinerisi sonucunda tepkime yan ürünü olarak çıkmaktadır.
Çok yoğun biçimde kostik alkali, kurşun ve kısmen radyoaktif maddeler içeren bu sıvı, doğrudan ciltle temasta ağır alkali yanıklarına neden olur. Kuruduktan sonra tozlarının solunması akciğer kanserine neden olabilir.
MAL Şirketinin açıkladığı verilere göre ekolojik yıkıma neden olan bu sıvı atık içerisinde yer alan kimyasallar ve bunların etkileri yaklaşık şöyledir:
%40-45 Demir oksit, Fe2O3 (atığın kızıl rengini verir),
%10-15 Alüminyum oksit Al2O3 (hayvan deneylerinde kansere neden olduğu görülmüştür)
%10-15 Silisyum dioksit (Silika) SiO2 sodyum ya da kalsiyum alümino silikat biçiminde bulunur (tozları solunursa akciğer hastalıklarına ve kansere neden olur),
% 6-10 Kalsiyum oksit CaO, kireç kaymağı (cilt ve göz yanıklarına, tahrişlerine ve alerjilere neden olur),
% 4- 5 Titan dioksit, TiO2 (hayvan deneylerinde kansere neden olduğu görülmüştür),
% 5- 6 Sodyum oksit, Na2O (alümünyum üretim süreci yan ürünü),
Atık ayrıca kurşun, krom, arsenik, kadmiyum gibi ağır metaller içermekte ve suya karıştığında çok tehlikeli olabilmektedir.
Macaristan hükümeti bölgede her ne denli acil durum ilan etmiş olsa da, başlangıçta uluslararası bir yardım çağrısında bulunmamıştır. Ancak ikinci duvarın da yıkılma tehlikesi ortaya çıkınca AB’ den uzman talebinde bulunmuştur. Yazılı ve görsel basından edindiğimiz bilgiye göre, zehirli atık, Avrupa’nın ikinci büyük nehri olan Tuna’yı besleyen Marcal ve Raba ırmakları üzerinden Tuna nehrine ulaşmıştır. Bölgede yaşayan köylülerin ifadesine göre, söz konusu ırmaklarda balık ve öteki yaban hayvanı ölümleri çoğalmaktadır.
Bazı yetkililer bu kazanın, son 20-30 yıl içerisinde görülen en büyük üç çevre felaketinden biri olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Uluslararası Tuna’yı Koruma Komisyonu’nun verdiği bilgiye göre, yaşanılan bu olayın etkilerinin çok uzun yıllar boyunca insanları ve çevreyi etkileyeceği ve birçok ülkeyi etkisi altına alacağını bildirmiştir. Önlenemezse kızıl çamur Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna’dan sonra Karadeniz’e ulaşacaktır.
Türkiye’de ne yapılmalı?
Öncelikle Çevre Bakanlığı yetkilileri bu felaketin etkisinde olan ve risk taşıyan ülkelerle bir deneyim ve eylem birliğine girmelidir.
Çevre ve Tarım Bakanlığı eşgüdümünde ilgili tüm tarafların katılımı ile periyodik su analizleri, bitki ve hayvan sağlığındaki değişikler uzun erimli izlenmeli ve değerlendirilerek sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı nezdinde yapılacak çalışmalar ile, bu felaketin insan sağlığı açısından akut ve kronik etkileri değerlendirilmeli ve halka aktarılmalıdır.
Sanayi ve Çevre Orman Bakanlığı eşgüdümünde ilgili özel sektör şirketlerinin, meslek odalarının ve ilgili diğer paydaşların katılmasıyla REACH (kimyasalların tescili, değerlendirilmesi, izni ve kısıtlanması), SEVESO II (Tehlikeli Maddeler içeren Büyük Kaza Hasarlarının Kontrolü) mevzuatlarının gereklilikleri yerine getirilmeli, yapılan çalışmaların sonuçları duyurulmalıdır.
Benzeri felaketlerin ülkemizde yaşanmaması için, Türkiye'deki atık depolama alanları, kapasite durumları ve ne kadar emniyetli oldukları, bu atıklarla ne yapıldığı ve nasıl bertaraf edildiklerine yönelik veriler toplanmalı, açıklık ilkesi gözetilerek sonuçları kamuoyuna aktarılmalıdır.
Türkiye'deki tehlikeli kimyasalları üreten, işleyen, taşıyan ve depolayan işletmeler ile denetim ve kontrolünden sorumlu Çevre ve Orman Bakanlığının böyle bir senaryo ile başa çıkabilecek uzman kadrosu ve sayısı açıklanmalı, toplum bunlar üzerinden bilgilendirilmelidir.
Türkiye bu ekolojik felaket üzerinden yeterli dersi çıkararak, özellikle büyük endüstriyel kuruluşların olası kaza risk değerlendirmeleri, acil durum planlamaları, kurumlar arası eşgüdüm, acil müdahale ve kurtarma yeteneğine sahip teknik ve uzman kadroları açısından tüm ülke bazında kendini acilen sorgulamalıdır.
Kamuoyunun bilgilerine sunulur.
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası
(BU BÜYÜK BİR İŞ KAZASI-İŞ GÜVENLİĞİ FELAKETİDİR DE - n.ö )
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder